100ler

Burada Türkiye'nin geleceğinin nasıl biçimlenmekte olduğu ve biçimleneceği konusundaki sezgilerimi pekiştiren gelişmelere ilişkin haberlere yer veriyorum. Haber linkleri "geleceğin Türkiyesi" ortak paranteziyle okunmalı.

Friday, September 23, 2005

CanWest'i sorgularken

Ekonomi-siyaset ve medya dünyasının son 48 saat içinde en çok konuştuğu konu; yüzde 75'i yerli görünen yeni bir gurubun radyo ihalelerine girmesi ve çok değil bir yıl önce tek basamaklı fiyatlar ile alıcı bulamayan radyoları toplaması...
Bu noktada aklınıza şu soru gelebilir: Ne var bunda bu kadar çok konuşulacak?
Sevgili dostlar, 'ekonomik değerinin üstünde satılan her malda' sorgulanacak, sorgulanması gereken birçok nokta olduğu gibi, radyoları alan gurubun Tüpraş'ın yüzde 14.76'sını, Kuşadası limanını ve son olarak Galataport ihalesini alan Ofer-Global ikilisi ile 'danışman' ve/veya 'ortak' sıfatı altında görünen ilişkisi, gerçekleşen satışları daha da ilginç hale getiriyor... İlişkiye kısaca değindikten sonra konuyu soru-cevap yöntemiyle açmak istiyorum...
Soru 1: Son 25 yılda Türk medyasına ilgi yok denecek kadar az iken, ne oldu da Türkiye'de 'ortak algılamayı' üreten medya bu hale geldi? Soruya cevap ararken 2001, 11 Eylül tarihine dönmek ve bu sayfada 'Tüpraş neden değerlenecek' senaryomuzu aktarırken kullandığım tezimi aktarmak istiyorum: 11 Eylül, dünya düzeninin 'finansal-entelektüel' dinamikten 'askeri-endüstriyel' dinamiğe dönüşmeye başladığı tarih. O günden bugüne geçen süre içinde de yaşadıklarımız süreci destekleyen gelişmeler; Ortadoğu'nun bazı bölgelerinin işgali, artan petrol-altın fiyatları, güce dayanan yeni sistem, kâğıt üstünde parçalanan-kurulan yeni devletlerin kaynağı 'Büyük Ortadoğu Projesi'...
Bu noktada bir soru daha sormak gerekli: Türkiye'deki kilit şirketleri alan veya almak isteyen bütün şirketlerin kökünün 'Ortadoğu'nun en sorunlu bölgesine' daha açık ifadesiyle: İsrail'e dayanması tesadüf olabilir mi?
Tespit 1: Askeri-endüstriyel dinamiğin hâkim olduğu ortamda yeniden şekillendirilmek istenen bölgemizde 'petrol (Tüpraş), ağır sanayi (Ereğli) ve ortak algılamayı üreten medya şirketlerinin değerlenmesi gayet doğal. Hatta sürecin çok başı. Yukarıda anlatmaya çalıştığım teze, 'bölgede üslenilebilecek modern tek ülkenin Türkiye olduğu' gerçeğini ekleyin, 'Büyük Ortadoğu'cuların neden buralara geldiğini, geleceğini daha net anlayabiliriz...
Soru 2: Yabancılar 'medyada yüzde 100'e sahip olamaz iken, nasıl oluyor da yüzde 25 pay ile bu paraları verebiliyorlar?
Tespit 2: Başbakan'ın ilk satış sonrası yaptığı açıklamalar ve ihalede ortaya çıkan fiyatlar, yukarıdaki projeye uygun olarak kapalı kapılar ardında bazı sözler verildiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu noktada akla bir soru daha geliyor: Askeri-endüstriyel yapı içinde en değerli şirket olan Tüpraş'ın yüzde 14.76'sı, halka açık olan kısmın piyasada yüzde 65 üstünde yabancıların eline geçtiği bilinmesine rağmen, neden kimliği belirsiz fonlara satıldı? İhale öncesi ne garanti altına alınmak istendi?
Soru 3: CanWest, ihale sonrası en yetkili ağızdan ima edildiği gibi 'medya' için 'kanatlı bir melek mi'?
Tespit 3: CanWest, 1975 yılında küçük bir TV istasyonu olarak İsrael Asper tarafından kurulan yapının bugünkü adı. Kanada, Avusturalya, Yeni Zelanda ve İrlanda'da medya yatırımları olan ve özellikle görünen 'anavatanı' olan Kanada'da 'monopol' olmakla sıkça suçlanan CanWest'in hakkında ortaya atılanlar bu kadar da değil. Patronun ağzından 'basın özgürlüğü' açısından 'en tehlikeli' dinamik olan 'merkeziyetçiliğe' küçük bir örnek. Bir toplantıda kurucu Asper şöyle diyor: 'Bizim uluslararası ve ulusal olayları değerlendirirken, 14 ayrı gazetemiz için 14 ayrı editoryal pozisyonumuz olamaz...'
Sonuç: Türkiye'de sağlanan istikrar ile yabancı ilgisinin arttığı tespit edilmesi gereken bir gerçek olmakla birlikte, satın alınan şirketlerin niteliği ve alanların 'orijini' konuyu daha dikkatli düşünmemizi gerektiriyor... Herkese iyi uykular!!
Yiğit Bulut 23 Eylül 2005 Radikal

0 Comments:

Post a Comment

<< Home